İçeriğe geç

Etiket: Yeraltı

265 – 0001

Eğirdir Okulu bitirdikten sonra iş sınavı cenderesinde epeyce beynim buruşmuştu ve girdiğim hiçbir sınavı kazanamadım bu süreçte. Kimisinin yazılısında elendik, kimisinin sözlüsünde derken, o yılın nisan ayı erken askere gitmek için başvurdum ama geç kalmışım beni kasımda asker görmek istediklerini ifade eden bir yazı ile dilekçeme cevap verdiler. O sıralar borsa ile ilgileniyorum ve ben hayatımın vurgununu vurdum 98 yılının…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0048

Sekiz mart dünya kadınlar gününü idrak ettik geçen hafta itibariyle. Epeydir alıştığımız görüntülerden bahsetmeyeceğim, artık her yer Taksim her yer direniş değil bir kere. Sadece kendi kadınlarının ya da kendi partililerinin toplandığı, toplanabildiği, olur olmaz abuk sabuk sloganlar atabildiği, (bunların her konuşmanın arkasına, konuşmayı bitiren kişinin yanındaki elamanın sağ işaret parmağını yukarı kaldırarak “Ya Allah, Bismillah, Allahu Ekber” sloganını eklemesi,…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0047

Bir insan evladı dudağını nasıl yakabilir? Yaktım iyi mi. Zaten ne olmaz dedim se başıma gelir benim. Bir de “Bir şey yapısı gereği iyi ya da kötüye evrilecekse eğer, mutlak suretle kötü galip gelir”. Çok da karamsar bir çıkarım değil bu. Gerçek, yüzde yüz gerçek. Kötü, algılamaz, empati kurmaz, utanmaz, sıkılmaz, vaz geçmez ve bu özellikleri onu güçlü kılar. Bunu…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0046

Babamı kaybettim, kendisiyle ilgili elli yılda yaşadığım anılar bir yana dursun, vefatı sonrası Sivas’a gitmemle başlayan süreci anlatayım. Otobüsten indikten sonra beni sevgili bir akrabam arabayla aldı sağ olsun. Doğrudan Yukarı Tekke dediğimiz mezarlık mahalline gittik. Güsulhane denilen yerde bekliyoruz, orada çalışan tüm ölü uzmanlarına verilmek üzere bahşiş ayarlaması için para ayarlaması yaptık. Acılı insanlar var etrafta, yirmi dakikada bir…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0044

Sene iki bin bir yılı, şubat ayı milli güvenlik toplantısında Ahmet Necdet Sezer anayasa kitapçığını başbakan Bülent Ecevit’in kafasına fırlattı. Bir ay sonra işsiz kaldım İstanbul’un orta yeri sinema. Nisan’ın ortaları kös kös Sivas’a döndüm. Son giren ilk çıkar, unutmayın bunu asla. Neyse o aralar otuz yaşındayım ve evlenme falan düşünce olarak bile yanımdan yöremden geçmiyordu. Ablam her sabah yastığımın…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0043

Sofie’nin Dünyası Bir zamanlar Ankara’da, Melih Gökçek adlı dinazorun belediye başkanı olmadığı bir dönemdi artık var hesabını sen yap, gecelerden bir gece, dil kursundan çıkmış eve doğru otobüs yolculuğu yaptığım bir ana denk gelen o bir saatlik süreçte fark ettim ben bu kitabı. kirli sakallı bir abimiz, Brahman bir rahibin Manu Kānunnâmesi’ne yumulmuşçasına gözlerini kısa kısa okuyordu kitabı ve tüm…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0042

Nasıl ayaza vurdum biliyor musun? Nereden bileceksin amına koyayım, benimki de laf işte. Karaya çekilmiş gemiler gibiyim, susuz yaz gibi, kara kitap gibi, lanet gibi, küfür gibi, hiçbir şeymiş gibi… Benzetmenin anasını gavurlar kovalasın, yazdığının üç ay sonrasında eskiyen bir ortamda hatıralarına tutunup altı yıl öncesini anlatan boktan, sakız gibi uzayıp giden cümlelerin gereksiz yazarıyım. Tutunduğum her şey eskidi, çürüdü,…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0041

Elbette sisteme de, sistemi bize kitleyene de küfredeceğiz. Kölesiyiz ve farkındayız, işletim sistemi sahibinden tut şu an da yazdığım fontun yaratacısına kadar, aradığım her şeyin kayıt altında tutulduğunu ve bir sonraki arayışlarımda geçmişimin önüme gelmesinden de ben sorumluyum elbette. Her tuşa bastığımda dijital bir iz bırakıyorum ve çok iyi düşünülmüş bir algoritma yarın bir gün buraya benim yerime yazsa farkında…

Yorum Bırak

Pazar Yazıları – 0040

Sonra kızıyorum kendime, alınganlığıma, takıntılarıma, dokunmalarıma, duyarlılığıma öfkeleniyorum. Tek bir hayatım var ve ben yirmi dokuz dişimi dahi verdim kendisine şimdiye kadar. Yarım asır yaşadım ve geriye bakıldığında geçmiş bir nefes alıp vermekten kısa bir sürede tükenmiş ve o nefes kadar değerli de değil. Ne çok boş şey, bir sürü aldanış, gidişler, gelişler, tutunuşlar ve bir dünya saçmalıktan ibaret harcanmış…

Yorum Bırak

Pazar yazıları – 0039

İlahi Azrail sen adamı adamı öldürürsün diyecekken tam, sen adamı güldürürsün diye değiştiriyorum anında. Adamı ya da kadını, yuvarlak hesap insanı Azrail öldürmüyor, küçük şeyler, küçük hayatlar, küçük hesaplar önce aşındırıyor, sonra deliyor, en sonunda da mezara iteliyor. Benden yana sorun yok, yarım asır yaşadım ve bir sikim de anlamadım hayat denilen zımbırtıdan. Sadece Şirazlı Sadi abimizin “Bir damla kan,…

Yorum Bırak