Trabzon meydandaydım birkaç gün önce ve nerede yaşarsam yaşayayım nasıl bir nefretle birlikte var olduğum bir kez daha hatırlatıldı. Bir zavallı var oluş, iki gereksiz tarafından dövüldü ve ben sadece kalakaldım öylece. Şiddete alışığım, ancak diğerlerine uygulanana karşı yumuşamışım, ilk çıkarım bu. Şiddeti gerçekleştirenler bunu var oluşlarının gerekçesi kılarak o yüzünü gözünü dağıttıkları şişman ve tek bir yumruk dahi atamayan gözlüklü ve saati kırılan o çoçuğun ağzından çıkan tek kelime neydi biliyor musunuz? “Dağıldım ben!” Sadece bunu diyebildi, ben ve amına koduğumun yüzlercesi bunu duydu ve sırf çevik kuvvet müdahale etsin diye hiçbirimiz bir bok yiyemedik. Dövenlerden birinin gözlerini yakaladım, Tayyip Erdoğan gibi bakıyordu, yaklaşmayın ananızı sikerim der gibi, yaklaşamadık ve anamızı sikti. Biz sadece gezi de adam olduk iki gözüm, orada kendimizi bir bok zannettik, sonra Sauron bizi çözdü, öptü, okşadı, sevdi, kaşıdı, yargıladı, mahkum etti derken, bir bakmışız hep birlikte dağılmışız, her birimiz ayrı ayrı çocuklarımıza gelecek taşıma telaşındayız. Herkesi sattık, hepimiz lanetiz ve Sauron da zannediyor ki zafer kazandı. Biz yenile yenile bitmeyen bir manyaklığız halbuki. Bencilliğin rüzgar olup yağdığı bir ormanda asla çiçek açmayacak bir ateist, komünist ve ütopistin ne denli bir savunusu olur ve o ne derece savunulur? Bir düşün. Hiç! Amına koduğumum beyinsizi bu da sana dert olsun derdim ancak senin derdin ayakkabı numarandan daha düşük zeka katsayın ile yaşama çabandan ibaret. Ne derdi Büyük Üstadımız “Sadece kendi mutluluğunun istencindeki varlık gerçek kötülüğün ta kendisidir”. Tam olarak böyle söylememiş olabilir, ancak anlatmak istediği kesinlikle benim varlığımla işaretlediğiniz şeydir.
Kendi mutluluğunun peşindeki kesinlikle mutlak kötülüğün eşiğindekidir. Nokta! Ve ben senden bahsedenim, senden, benden, bizden. İçime bakma boşuna, ciğerini okuyorum…
İlk Yorumu Siz Yapın