Sonra kızıyorum kendime, alınganlığıma, takıntılarıma, dokunmalarıma, duyarlılığıma öfkeleniyorum. Tek bir hayatım var ve ben yirmi dokuz dişimi dahi verdim kendisine şimdiye kadar. Yarım asır yaşadım ve geriye bakıldığında geçmiş bir nefes alıp vermekten kısa bir sürede tükenmiş ve o nefes kadar değerli de değil. Ne çok boş şey, bir sürü aldanış, gidişler, gelişler, tutunuşlar ve bir dünya saçmalıktan ibaret harcanmış bir hayat…
Herkes kadar yorgun ve hepsi gibi yenik. Oz dizisine yeniden başladım yıllar sonra. Bir tuhaf dizidir ve bu hapishane ile boks film ya da dizilerine anlamsız şekilde bağımlılığım nedeniyle kabullenilir bir durum. Japon balıklarının her otuz dakikada bir geçmişi unuttuklarından bahsediyordu bir ara. O otuz dakikanın başlangıcına gönderme yaptı sonra. Hiç düşünmemiştim şimdiye kadar, tam her şeyi unutup bundan sonra yaşayacağın otuz dakikaya başlıyorsun ve o durum ölene kadar devam ediyor. Düşün aç olarak o saniyeye girdin, sanki tüm hayatın açmış gibi başlıyorsun biraz sonra yaşayacağın hayata ve ölmeden önce o son saniyeye nasıl girdiysen o halde gidiyorsun tahtalı köye. Doğrudur değildir bilemem, bir de Napolyon’un çükü mevzusu var. Derler ki dizi de, Napolyon öldükten sonra çükünü kesip tıbbi bileşimler içerisinde saklamışlar o zamanlar ve birileri bunu satın almışlar o zamandan bu yana. Şimdilerde üç tane Napolyon’un çükünü elinde bulundurduğunu iddia eden varmış. En son şunu dedi Augustus Hill, burada asıl soru ya da sorun diğer iki organ kime ait?
Beynime oksijen pompalayan burun deliklerimden geçen kirli İstanbul havasının azotuna tüküreyim ki benim aklıma gelmediydi. Herkes cevapları önemser aslolan ise sorulardır. Yarım asır geçti geçecek ve hiçbir şeyin hesabını tutacak halim yok. Ayvalık’ta yazlık hayali kuran emekli namzedi ölmeden evvel ölen hıyarlardan bir tanesiyim sonuç itibariyle. Herkes diğerlerine yakıştırır bu zırvaları, hepsi kendisini hedefler.
Ulan canım çekti, bu dizinin üstüne Matrix, Lotr ve Kill Bill serilerini döşeyeceğim bu hafta.
İlk Yorumu Siz Yapın